BIZ NASIL 3561 KM VE OTESINE ULASTIK PART1-NE SINOPMUS ARKADAS 2 GUNDUR GIDEMIYORUZ
Hayatımızda her ne kadar hayatta yapmam deyip kendimizi alıkoyamadığımız ve yaptığımiz o kadar çok fiil var ki..
Bu Karadeniz turumuzun ilk part yazısı olduğu için başlangıç cümlelerinin sona bağlanması siz sayın okuyucu da anlam karmaşası yaratabilir.
Nitekim burada
hem de tam da bu yazının içerisinde
Hayatta yapmam diyeceğim fakat yaptığım fiillerin getirdiklerini ve götürdüklerini okuyacaksınız.
Sonra mı?
Kendim bile şaşırıyorum yapmış bulunduğum davranışlardan, girdiğim ortamlardan ve hoşçakallardan.
Hayatta her şeyin sonunda bir veda busesi olmalı.
Peki ya Başlangıçlarda ?
Beni hiçbir koşulda bu yolculukta yanlız bırakmayan Koçero Umut'a sevgilerle başlayalım.
Sabahları güzellik uykusunu alan yeni neslimiz, günden güne uyanma saatini erkene çekmeye başladı.18 ağustos 2016 sabahı 06.40'a kurulan bir alarm var ki uçsuz bucaksız masmavi denizlere, yemyeşil yaylalara açılanından.
Çadırlar,matlar,çantalar...inanılmaz bir Karadeniz turuna hazırlanma dönemiydi . Sadece 1 günde her işi hallettik. Nasıl mı? Özcan ve Erkan abimizin sağladığı imkanlar ile kurtuluş savaşında Sovyet Rusya'nın İstiklal ordusuna yardımına benzer teçhizat olmasada kısa süre de yolculuğa hazır olmamızı sağladılar.
Her şeyin başladığı yere gittiğimizde elimizde Fethiye-Ölüdeniz var.
Sene 2013 yine ağustos ayları Fethiye-Ölüdeniz Macera kampındayız. Paraşütten atlamalar,safari turları derken " Yeni hedef King in the North`deki kardeşimizi ziyaret etmekdir Umut " dedim. Oda " North remembers " diyince... (GOT izlemeyenler için şöyle açıklayayım) kıssadan hisse "Karadeniz'i keşfedeceğiz" dedik.
Tam 3 sene sonra hayalimizi gerçekleştirdik.Çünkü kader 2014-2015 senelerinde ağlarını ördü. Başka planlar,işler güçler, work and travel derken Kısmet 2016 Ağustosunaymış...
İstanbul'dan direkt otostopla başlamak yerine bir otobüs firmasıyla başladık yolculuğumuza. İstanbul'dan Otostop'la başlamanın belirlediğim güzargah doğrultusunda riskli olacağını düşündük.
15 yıl olmuştu Alaplı'ya gitmeyeli...
Aslında uzun yıllar önce gitmem gerekirdi. Lakin yeteri kadar zaman ayarımadığım topraklarla başlamak,vefa borcunu ödemek vardı içimde.
Sessiz ve derinde ilelediğimiz iki ilçeden bahsedicem.O yerlerin adı Alaplı ve Ereğli. Yeşil ve Mavi'nin başladığı yerler diyebilirim. Şirin ve Mütevazi yerler. İnsan ziyaretinin bol, konuşulan insanların kulaklarının çınlamaya doyamadığı 2 gün yaşadık.
Turumuzun ilk otostopunda Alaplı-Ereğli arasında 3 çocuklu bir babaya denk geldik. Çocuklardan biri hasta, hastaneye götürüyormuş babası.
Fındık hasatı, Zonguldak muhabbeti derken 30 dakikada bizi Ereğli girişine getirdi baboli.
Ereğli sahil ve Cehennem-ağzı mağrasını görmenizi öneriyorum. Ereğli sahil anlatılan kadar var. Keyfine düşkün arkadaşlara sahildeki Cafelerde Türk kahvesi içmelerini de öneririm. Cehennem-ağzı mağrasının düzenlemesi de Ereğli'nin turistik yapısını olumlu yönde etkilemiş."Çantalar ağır,yürüme mesafesi fazla eee yine bir şansımızı deneyip otostop çekelim koçero" dedim.İkinci otostopumuz Beşikdüzülü abimiz bizi ereğli çıkışına yakın bıraktı.
Tam yeni otostopa doğru yola çıkacakken 2 tane sivaslı,evli,5 yıldızlı otellerden tatil yapmaktan sıkılmış, babacan abilerimiz bizi durdurup "Hele anlatın bu kamp işleri nasıl oluyor, bizde yapmak kamp kurmak istiyoruz" ile başladı sohbet... 30 dakikalık bir röportaj verdi henüz kamp kurmayan gezgin ben ve can kardeşim umut. Sivaslı,evli ve 5 yıldızlı otellerden tatil yapmaktan sıkılmış abilerimiz, röportajın sonunda birbirlerine "Düşünsene Otostop çekiyoruz tanıdık bir esnafa denk geldik vay halimize o zaman" demeleri paha biçilmez bir olaydı.
Üçüncü Otostop Soner abi. Sağolsun varolsun bizi Ereğli'den -Kozlu ya kadar getirdi. Bu yolculuk da bize aile olmanın öneminden bahsetti. Ortalama 1 saat 30 dakika sürdü.
Karadenizde otostopçu alan arabaların genel özelliği otostopçuya hayat dersi vermek ve kendi durumlarını,düşüncülerini,sıkıntılarını paylaşmak. Genel kapsamda Umut'la ikimiz pek konuşamadık arabalarda. Ege'de pek bu şekilde ilerlemiyor işler. Gözlemlerim bu şekilde. Unutmadan istisanlar kaideyi bozmaz.
Oradan dördüncü otostop eski fotomaç yazarı Trabzonlu Güngör abi bizi zonguldak merkeze kadar taşıdı. Hedef Amasraydı. Fakat havanın kararmasına 2 saat falan kalmıştı ki atladık bartın minibüsüne. Oradan bir Karadeniz kadını kadar güzel ve alımlı şehire vardık. Karşımızda Amasra.
Bütün bunlar gerçekleşiyorken sırtımızda bir çantalar var ki taşımaktan anamız ağlıyor. Neyse ki bir süre sonra alıştık ağırlığa . Çantalardan bahsetmişken, Zonguldak'ta gezerken kimse çantayı emanet olarak almak istemiyor dükkanına. Ve Oğuzhan Uzun çantaları alabilecek kişinin imam olduğuna karar verip cami'ye giriyor. İmamı bulamadım ama neyse ki camii den çıkan bir dükkan sahibi bize yardımcı oldu.(Pabuçland-Ereğli)
Amasra'ya geldik. Kalacak yer yok. Çadır kuracak alan yok. Ama şehir çok güzel. Amasra'nın ilerisinde çakra diye bir kamp alanı bulduk ama gitmek mesele. Umut’a dedim ki " Bulalım bir pansiyon amasra'nın keyfini çıkaralım. Ben bu güzel kızı bir kaç saat görüp terk edemem." O da benimle hem fikirdi.
Ver elini Fatma abla- Pansiyon. Öncelikle kendisinden odadaki teçhizatın eksik olmasından ötürü verdiğim dağınıklık adına özürlerimi iletiyorum. Öncelikle şunu söylemelim ki; Barış akarsu parkı ,çift taraflı sahil ve samimi insanlarıyla kesinlikle Amasra'yı görmenizi önerdiğim bir yerdir. Kıyafetlerimle yüzdüğüm anlar,lezzetli balık ekmek,canlı caddeleri ile gezmekten mutlu ayrıldığım bir yerdir Amasra.
Otostop 5 Gökhan abi bizi Amasra'dan bözköy plajına götürdü. Hedef o gün Sinop`a ulaşmaktı.
Bozköy'den bizi alan Kutan(sağda) abim, bize Kurucaşile ve Kapısuyu’nu tanıttı. Hem bizi Sinop'a yaklaştırdı hem de bizi yol üzerinde gezdirdi.Yola devam edebilmek için tanıdık ekstra bir otostop dahi ayalardı: Arçelik Hüseyin.
Ama O bizi es geçti. Ve işi olduğunu söyleyip bizi arabasına almadı. Kapı suyunda 1 saat 30 dakika bekledik ki bizi birileri kastamonuna taşısın diye. Şansımız yaver gitti ve Cide'ye giden bir minibüs bulduk. Cide merkeze kadar götürdü bizi.Merkez’de yemek yerken Umut arçelik hüseyinin arabasını gördü o anda Umut'un elinde taş olmaması bizim için büyük bir şanstı.
Ben ısrarla o gece Sinop`a ulaşmak istiyordum. Cide listemizde olmayan ve ilk görüşte ısınamadığım bir yerdi. Lakin 1 hafta önce olan sel Karadeniz sahil yolunu harap etti. Ve yol pek arabaların tercih etmediği bir yola döndü.
Saat 18,05 ısrarla bekledik Sinop`a giden bir araba ama alan olmadı. Aslında duran arabalar vardı ama bizim amacımız direkt olarak Sinop`a giden bir araba bulmaktı. Orada beklerken sokakta top oynayan bir çocuk yanımıza geldi. İsmi Cem. Allah nazarlardan saklasın . Tam bir tatlış. Oturduk, dertleştik. "Abi siz Kastamonu`dan daha rahat gidersiniz Sinop`a" dedi ve ben tamam bu gece Cide`de kalıyoruz dedim.Umut dünden razı idi . Çünkü o Cideyi Bodrum Ortakent'e benzetmişti.
20 Ağustos 2016 19.57
Bir karavanın yanına kurduk kampımızı Cide sahil esintisiyle. Sakin ve sessiz bir gece geçirdik. Ve sabah 6.33 snapimi attıktan sonra Sinop`a doğru yola çıktık.Hiç otostop işine girmeden bir an önce sinopu gitmek istiyorduk. Kastamonu otogara geldik ama otobüs Boyabat'a kadar."Boyabat Sinop ayrımına kadar gidelim Umut, oradan birileri muhakkak alır bizi rahat ol. "dedim.
Sapağa indikten 2 dakika sonra Ramazan abi ve Mehmet hocam'ın arabasını gördük. Ne hikmetse kuş pislemişti arabalarının camına,onu temizlemeye uğraşıyordu Ramazan abi . Hemen el kol yaptım, önce arabaya binip gidiyor gibi yaptı sonra Mehmet hoca nın etkisiyle Ramazan abi bizimle muhabbet etmeye başladı. Sinop'a gidiyorlardı şanslıydık. Muhabbet sohbet koyu arabada. Türkiye'deki çarpık eğitimleşmeden tutun da mobilya sektörünün akıbetine kadar her şey konuşuluyordu.
Tam şehir girişine geldik,polis çevirdi.
Polis çevirmeden 30 saniye önce ramazan abi elindeki sigarayı umuda verip şöyle dedi
+"Oğlum bak terörist falan değilsiniz değil mi?"
-"Yok abi ne teröristi" derken polis arabayı durdurdu
Ramazan abi camı açıp polise
"Arkadakileri Tanımıyorum ,Sinop sapağından aldım bunları..."
Mehmet abi yandan öyle söyleme der gibi bir şey söylüyordu.
O sıra polis güldü
"Arkadaşınız da sizi hemen sattı hahahahahahah" dedi.
İnan ki gül gül kendimize gelemedik.
Bizde memur beye samimi gülücük ifadeleri gösterdik memur beye.
Araç muayene kontrolü gerçekleştikten sonra Ramazan abi gaza bastı ve patlattı kahkayı.
"Oğlum gülelim diye yaptım lağynn" dedi. Onun bu sözüne hakikaten güldüm.
Arabayı hala kullanıyor olmasının verdiği etkiyle umut'un gülmeside kaçınılmaz oldu tabii.
Fakat Umut kardeşim lafını esirmeyen biridir. (North Remembers)
"RAMAZAN abi(tonlama tok ve yüksek) her şey iyi tamam da bizim gibi temiz yüzlü çocuklara nasıl terörist misiniz dersin o koydu bana be abi " dedi.
10 saniye bir sessizlik...
Bende yolculuğun başından beri Ramazan abi de bir erdal bakkalı gördüğüm için pek şaşırmadım açıkcası. Yolu izlemeye devam ettim.
Sinop'a geldik. Aman Allah`ım ne kadar da güzel bir yer. Zaman ve Para varsa atla git Sinop`a. Teyzenin yerinde mantını ye,kasada hesabı ödediğin ablaya selamımızı söyle,sinop kalesine çık,sahilde dolaş ve kendini Martı Camping'e at. Hamağa Uzan ve tatlı yorgunluğunun keyfini çıkar.(Solumdaki Ramazan abi)
Ve Karadeniz turumuzun ilk yarısı burada sonlanır.
Batum'a kadar uzun bir yolumuz var desem...
Esen Kalın
-TO BE CONTINUED-
Bu Karadeniz turumuzun ilk part yazısı olduğu için başlangıç cümlelerinin sona bağlanması siz sayın okuyucu da anlam karmaşası yaratabilir.
Nitekim burada
hem de tam da bu yazının içerisinde
Hayatta yapmam diyeceğim fakat yaptığım fiillerin getirdiklerini ve götürdüklerini okuyacaksınız.
Sonra mı?
Kendim bile şaşırıyorum yapmış bulunduğum davranışlardan, girdiğim ortamlardan ve hoşçakallardan.
Hayatta her şeyin sonunda bir veda busesi olmalı.
Peki ya Başlangıçlarda ?
Beni hiçbir koşulda bu yolculukta yanlız bırakmayan Koçero Umut'a sevgilerle başlayalım.
Sabahları güzellik uykusunu alan yeni neslimiz, günden güne uyanma saatini erkene çekmeye başladı.18 ağustos 2016 sabahı 06.40'a kurulan bir alarm var ki uçsuz bucaksız masmavi denizlere, yemyeşil yaylalara açılanından.
Çadırlar,matlar,çantalar...inanılmaz bir Karadeniz turuna hazırlanma dönemiydi . Sadece 1 günde her işi hallettik. Nasıl mı? Özcan ve Erkan abimizin sağladığı imkanlar ile kurtuluş savaşında Sovyet Rusya'nın İstiklal ordusuna yardımına benzer teçhizat olmasada kısa süre de yolculuğa hazır olmamızı sağladılar.
Her şeyin başladığı yere gittiğimizde elimizde Fethiye-Ölüdeniz var.
Sene 2013 yine ağustos ayları Fethiye-Ölüdeniz Macera kampındayız. Paraşütten atlamalar,safari turları derken " Yeni hedef King in the North`deki kardeşimizi ziyaret etmekdir Umut " dedim. Oda " North remembers " diyince... (GOT izlemeyenler için şöyle açıklayayım) kıssadan hisse "Karadeniz'i keşfedeceğiz" dedik.
Tam 3 sene sonra hayalimizi gerçekleştirdik.Çünkü kader 2014-2015 senelerinde ağlarını ördü. Başka planlar,işler güçler, work and travel derken Kısmet 2016 Ağustosunaymış...
İstanbul'dan direkt otostopla başlamak yerine bir otobüs firmasıyla başladık yolculuğumuza. İstanbul'dan Otostop'la başlamanın belirlediğim güzargah doğrultusunda riskli olacağını düşündük.
15 yıl olmuştu Alaplı'ya gitmeyeli...
Aslında uzun yıllar önce gitmem gerekirdi. Lakin yeteri kadar zaman ayarımadığım topraklarla başlamak,vefa borcunu ödemek vardı içimde.
Sessiz ve derinde ilelediğimiz iki ilçeden bahsedicem.O yerlerin adı Alaplı ve Ereğli. Yeşil ve Mavi'nin başladığı yerler diyebilirim. Şirin ve Mütevazi yerler. İnsan ziyaretinin bol, konuşulan insanların kulaklarının çınlamaya doyamadığı 2 gün yaşadık.
Turumuzun ilk otostopunda Alaplı-Ereğli arasında 3 çocuklu bir babaya denk geldik. Çocuklardan biri hasta, hastaneye götürüyormuş babası.
Fındık hasatı, Zonguldak muhabbeti derken 30 dakikada bizi Ereğli girişine getirdi baboli.
Ereğli sahil ve Cehennem-ağzı mağrasını görmenizi öneriyorum. Ereğli sahil anlatılan kadar var. Keyfine düşkün arkadaşlara sahildeki Cafelerde Türk kahvesi içmelerini de öneririm. Cehennem-ağzı mağrasının düzenlemesi de Ereğli'nin turistik yapısını olumlu yönde etkilemiş."Çantalar ağır,yürüme mesafesi fazla eee yine bir şansımızı deneyip otostop çekelim koçero" dedim.İkinci otostopumuz Beşikdüzülü abimiz bizi ereğli çıkışına yakın bıraktı.
Tam yeni otostopa doğru yola çıkacakken 2 tane sivaslı,evli,5 yıldızlı otellerden tatil yapmaktan sıkılmış, babacan abilerimiz bizi durdurup "Hele anlatın bu kamp işleri nasıl oluyor, bizde yapmak kamp kurmak istiyoruz" ile başladı sohbet... 30 dakikalık bir röportaj verdi henüz kamp kurmayan gezgin ben ve can kardeşim umut. Sivaslı,evli ve 5 yıldızlı otellerden tatil yapmaktan sıkılmış abilerimiz, röportajın sonunda birbirlerine "Düşünsene Otostop çekiyoruz tanıdık bir esnafa denk geldik vay halimize o zaman" demeleri paha biçilmez bir olaydı.
Üçüncü Otostop Soner abi. Sağolsun varolsun bizi Ereğli'den -Kozlu ya kadar getirdi. Bu yolculuk da bize aile olmanın öneminden bahsetti. Ortalama 1 saat 30 dakika sürdü.
Karadenizde otostopçu alan arabaların genel özelliği otostopçuya hayat dersi vermek ve kendi durumlarını,düşüncülerini,sıkıntılarını paylaşmak. Genel kapsamda Umut'la ikimiz pek konuşamadık arabalarda. Ege'de pek bu şekilde ilerlemiyor işler. Gözlemlerim bu şekilde. Unutmadan istisanlar kaideyi bozmaz.
Oradan dördüncü otostop eski fotomaç yazarı Trabzonlu Güngör abi bizi zonguldak merkeze kadar taşıdı. Hedef Amasraydı. Fakat havanın kararmasına 2 saat falan kalmıştı ki atladık bartın minibüsüne. Oradan bir Karadeniz kadını kadar güzel ve alımlı şehire vardık. Karşımızda Amasra.
Bütün bunlar gerçekleşiyorken sırtımızda bir çantalar var ki taşımaktan anamız ağlıyor. Neyse ki bir süre sonra alıştık ağırlığa . Çantalardan bahsetmişken, Zonguldak'ta gezerken kimse çantayı emanet olarak almak istemiyor dükkanına. Ve Oğuzhan Uzun çantaları alabilecek kişinin imam olduğuna karar verip cami'ye giriyor. İmamı bulamadım ama neyse ki camii den çıkan bir dükkan sahibi bize yardımcı oldu.(Pabuçland-Ereğli)
Amasra'ya geldik. Kalacak yer yok. Çadır kuracak alan yok. Ama şehir çok güzel. Amasra'nın ilerisinde çakra diye bir kamp alanı bulduk ama gitmek mesele. Umut’a dedim ki " Bulalım bir pansiyon amasra'nın keyfini çıkaralım. Ben bu güzel kızı bir kaç saat görüp terk edemem." O da benimle hem fikirdi.
Ver elini Fatma abla- Pansiyon. Öncelikle kendisinden odadaki teçhizatın eksik olmasından ötürü verdiğim dağınıklık adına özürlerimi iletiyorum. Öncelikle şunu söylemelim ki; Barış akarsu parkı ,çift taraflı sahil ve samimi insanlarıyla kesinlikle Amasra'yı görmenizi önerdiğim bir yerdir. Kıyafetlerimle yüzdüğüm anlar,lezzetli balık ekmek,canlı caddeleri ile gezmekten mutlu ayrıldığım bir yerdir Amasra.
Otostop 5 Gökhan abi bizi Amasra'dan bözköy plajına götürdü. Hedef o gün Sinop`a ulaşmaktı.
Bozköy'den bizi alan Kutan(sağda) abim, bize Kurucaşile ve Kapısuyu’nu tanıttı. Hem bizi Sinop'a yaklaştırdı hem de bizi yol üzerinde gezdirdi.Yola devam edebilmek için tanıdık ekstra bir otostop dahi ayalardı: Arçelik Hüseyin.
Ama O bizi es geçti. Ve işi olduğunu söyleyip bizi arabasına almadı. Kapı suyunda 1 saat 30 dakika bekledik ki bizi birileri kastamonuna taşısın diye. Şansımız yaver gitti ve Cide'ye giden bir minibüs bulduk. Cide merkeze kadar götürdü bizi.Merkez’de yemek yerken Umut arçelik hüseyinin arabasını gördü o anda Umut'un elinde taş olmaması bizim için büyük bir şanstı.
Ben ısrarla o gece Sinop`a ulaşmak istiyordum. Cide listemizde olmayan ve ilk görüşte ısınamadığım bir yerdi. Lakin 1 hafta önce olan sel Karadeniz sahil yolunu harap etti. Ve yol pek arabaların tercih etmediği bir yola döndü.
Saat 18,05 ısrarla bekledik Sinop`a giden bir araba ama alan olmadı. Aslında duran arabalar vardı ama bizim amacımız direkt olarak Sinop`a giden bir araba bulmaktı. Orada beklerken sokakta top oynayan bir çocuk yanımıza geldi. İsmi Cem. Allah nazarlardan saklasın . Tam bir tatlış. Oturduk, dertleştik. "Abi siz Kastamonu`dan daha rahat gidersiniz Sinop`a" dedi ve ben tamam bu gece Cide`de kalıyoruz dedim.Umut dünden razı idi . Çünkü o Cideyi Bodrum Ortakent'e benzetmişti.
20 Ağustos 2016 19.57
Bir karavanın yanına kurduk kampımızı Cide sahil esintisiyle. Sakin ve sessiz bir gece geçirdik. Ve sabah 6.33 snapimi attıktan sonra Sinop`a doğru yola çıktık.Hiç otostop işine girmeden bir an önce sinopu gitmek istiyorduk. Kastamonu otogara geldik ama otobüs Boyabat'a kadar."Boyabat Sinop ayrımına kadar gidelim Umut, oradan birileri muhakkak alır bizi rahat ol. "dedim.
Sapağa indikten 2 dakika sonra Ramazan abi ve Mehmet hocam'ın arabasını gördük. Ne hikmetse kuş pislemişti arabalarının camına,onu temizlemeye uğraşıyordu Ramazan abi . Hemen el kol yaptım, önce arabaya binip gidiyor gibi yaptı sonra Mehmet hoca nın etkisiyle Ramazan abi bizimle muhabbet etmeye başladı. Sinop'a gidiyorlardı şanslıydık. Muhabbet sohbet koyu arabada. Türkiye'deki çarpık eğitimleşmeden tutun da mobilya sektörünün akıbetine kadar her şey konuşuluyordu.
Tam şehir girişine geldik,polis çevirdi.
Polis çevirmeden 30 saniye önce ramazan abi elindeki sigarayı umuda verip şöyle dedi
+"Oğlum bak terörist falan değilsiniz değil mi?"
-"Yok abi ne teröristi" derken polis arabayı durdurdu
Ramazan abi camı açıp polise
"Arkadakileri Tanımıyorum ,Sinop sapağından aldım bunları..."
Mehmet abi yandan öyle söyleme der gibi bir şey söylüyordu.
O sıra polis güldü
"Arkadaşınız da sizi hemen sattı hahahahahahah" dedi.
İnan ki gül gül kendimize gelemedik.
Bizde memur beye samimi gülücük ifadeleri gösterdik memur beye.
Araç muayene kontrolü gerçekleştikten sonra Ramazan abi gaza bastı ve patlattı kahkayı.
"Oğlum gülelim diye yaptım lağynn" dedi. Onun bu sözüne hakikaten güldüm.
Arabayı hala kullanıyor olmasının verdiği etkiyle umut'un gülmeside kaçınılmaz oldu tabii.
Fakat Umut kardeşim lafını esirmeyen biridir. (North Remembers)
"RAMAZAN abi(tonlama tok ve yüksek) her şey iyi tamam da bizim gibi temiz yüzlü çocuklara nasıl terörist misiniz dersin o koydu bana be abi " dedi.
10 saniye bir sessizlik...
Bende yolculuğun başından beri Ramazan abi de bir erdal bakkalı gördüğüm için pek şaşırmadım açıkcası. Yolu izlemeye devam ettim.
Sinop'a geldik. Aman Allah`ım ne kadar da güzel bir yer. Zaman ve Para varsa atla git Sinop`a. Teyzenin yerinde mantını ye,kasada hesabı ödediğin ablaya selamımızı söyle,sinop kalesine çık,sahilde dolaş ve kendini Martı Camping'e at. Hamağa Uzan ve tatlı yorgunluğunun keyfini çıkar.(Solumdaki Ramazan abi)
Ve Karadeniz turumuzun ilk yarısı burada sonlanır.
Batum'a kadar uzun bir yolumuz var desem...
Esen Kalın
-TO BE CONTINUED-
Yorumlar
Yorum Gönder