Bitirdin bizi Oğuz ya!

“Bitirdin bizi Oğuz ya!”

"Siz hiç bir kuyudan su içtiniz mi ?"

"Sizi bitirenler kim ?"

İkaz Işıkları yanıyor ama hala takmamışsınız kemerlerinizi!

    Kapıların yüzüme kapandığı bir dönemden sesleniyorum. Burası derin bir kuyu. Yukarıda ışık tutan üç beş kişi kalmış. Nefes almak çok güç. Bu kuyu eskiden düştüğüm kuyulara hiç benzemiyor.

    Gelin bu kuyuya nasıl düştüğümü , sizin nasıl düşmeyeceğinizi size anlatayım. (düşmekten kendinizi koruyacağınızı)

     Serhat başkanın; “Bitirdin bizi Oğuz ya!” cümlesi ile başlayalım. Serhat mı? Poetika Tiyatro Topluluğu`nun “Onursal başkanı”...
    Halı saha maçındayız. Stoper (Savunmanın ortasında görev yapar ve rakip takımın hücum oyuncularının topu ağlarla buluşturmasını engeller) konumunda iyi oynayamadığımı bildikleri halde bu rolü benim üstlenmemi istediler. Yapmayın etmeyin dedim, ama nafile… Dinleyen kim...

Sonuç: Hüsran.

    Rakip Mario Gomez olunca(dış görünüşünden bahsediyorum) kendimi yerde buldum. Rakibe geçit vermemek adına kendimi onun üzerine fırlattım demek daha doğru olur.

Nafile...

    Adam geçti gitti,doğru kaleye… Gelsin goller...

    Takım olarak kötü oyun sergilememize rağmen serhat sahneye çıktı ve bana dönerek..
“Bitirdin bizi Oğuz ya!” dedi.

    Şaka yoluyla söylenmiş bir cümleydi. Sonra anladım ki,asıl mesele bu değilmiş.
Takımı bitiren ben miydim, yoksa beni orada oynatanlar mıydı?

    Bir o kadar basit ama bir o kadar da karmaşık olan hayatın her evresinde yapılan hataların bir ön-sözü niteliğindedir bu hikaye.
   
     Neyse, gelelim ertesi güne...

    Güneşli bir pazar günü tanıştığım güzel insanlardan gelen güzel cümleleri sıralamak istiyorum:
“ Ev alırsan üst kattan, kız alırsan Yozgat`tan.”
Ve bence en etkilisi: “Yozgatlıyım pek tatlıyım.”dı.

    Böylesine değerli bilgiler öğrenebileceğim aklıma gelmezdi doğrusu… Tabii uyku tulumunun fermuarı bozuk kızla 1,5 yıl önce tanışana kadar... Aradı, “Hadi bisiklet sürüyoruz” dedi.
O bisiklet turundan edindim bu söylemleri.


Sonra anladım ki mesele bu değilmiş.
    Meğerse bisikletlerle yeni bir aksiyon filmi çekiyormuşuz da haberim yokmuş. Ucuz atlattık.
Ucuz atlatan sadece biz miydik, yoksa o arabayı oraya park edenlerde mi ucuz atlattı ?
    

 İşte yazının kırılma noktası…

    Bazen meseleyi anlamadığım zamanlar da oldu, işte bu zamanlar doğru bildiğimden vazgeçmediğim zamanlardı…

    Peki doğru bildiğimden vazgeçtiğim zamanlar olmadı mı? Elbette oldu. Hem de çok… Sebebi meselenin özünü görememektendi.

    Fakat meselenin özünü göremeyince; Dünya, okuduğum üniversite, okumaya gitmeye çalıştığım üniversite, arkadaşlarım,arkadaş kalamadıklarım, kaçırdığım goller, ülkemdeki siyasi partiler, üye olup gitmediğim öğrenci kulüpleri,tuttuğum takım, basketbol oynadığım arkadaşlar, halı sahada top koşturduğum takımlar, gitmek istediğim drama kursundaki hoca,menemen isteyince sucuklu yumurta getiren garson...
    
    Garson haricinde herkes beni soğuk,derin bir kuyuya itti. 
Şunu fark etmemi sağladılar: Hayatta bazı konularda çok cahil kalmışım ben.


Ve sonra...

     Her konuda olmasa da birçok konuda cahil olduğunu kabullenemeyen insan topluluğu var. Artık onlardan sıyrılmaya karar verdim.
     Bunun nedeni...
  Cahilliğimin farkında olduğum konuları o toplulukla konuşurken,kendini bu konularda bilgili gören bu insanlardan,az bilgi ile bile onlardan daha bilgili olduğumu fark etmemdir. Ama ilginçtir ki onlar beni bu kuyuya hapsetmişti. Kuyuda kendime sorduğum soru... Kuyuya düşen bireyin; cehaletini kuyuya atıldıktan sonra fark etmesi ; onda neyin başlangıcı olabilirdi...

    Bunları düşünürken Sokrates'in : “Bilginin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, varın cehaletin bedelini hesaplayın.” cümlesinden etkilenmediğimi söyleyemem.

    Sonra anladım ki beni bu kuyuya itenlerin veya kuyuya ittiklerimizin hakkında bir cümle uydurdum kafamda.



O da...

“ Kuyularımızdan çıkabilmek için birbirimizi dinlemek ve anlamak zorunda olduğumuz gerçeği.”

İnsanların birbirlerini veya beni kuyulara atmasının sebebi cehaletti belki de.

Her zaman ki gibi umut hep içimde. Cehaletin hiç bitmeyecek;
fakat azaltılabilen bir şey olduğunun sevindirici haberini sizinle paylaşıyorum...


Hadi gelin sarılalım...

Oğuzhan UZUN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yarının Başarısını Bugun Attığın Adımlar Belirler

Organize Türkçe Cümleler

UYUM